İnsanoğlu var olduğu sürece sağlıklı ve huzurlu yaşayabilmesi için çevresini ve doğayı koruması gerekir. 

Eski çağlarda göçebe hayatı yaşayan insanoğlu zaman içerisinde kendilerine yeni yerleşim alanları kurmuşlardır.

İnsanoğlu hayatını idame ettirebilmesi için temel gıda maddelerine ve sağlıklı barınaklara ihtiyaç duymuşlardır. Bu gelişime ve değişime paralel olarak çağın ihtiyaçlarına ayak uydurmuşlardır. Eğitimde, ekonomik alanda zaruri ihtiyaçlar hasıl olmuştur. Sosyal hayat ve sosyal çevre bu süreçte yeni bir hal almıştır.

Gelişen ve değişen dünyamızda zaman içerisinde metropol şehirler meydana gelmiş ve oldukça kalabalık bir nüfus iç içe, beraber yaşamaya başlamışlardır.

Dünya üzerinde buzulların erimesi, ozon tabakasının delinmesi nedeniyle doğanın tahrip edilmesi  insanoğlunun doğaya ve dünyamıza verdiği en büyük zarardır.

Yeryüzünde sağlığımız ve erozyona karşı önlem almamız için ağaçların çoğalması gerekirken, aksine istenmeyen ‘bilinçli ya da bilinçsiz’ orman yangınları neticesinde mevsimlerde önemli değişiklikler meydana gelmiştir.

Bu değişimler neticesinde doğada yaşayan diğer canlı türleri de bu olumsuzluklardan etkilenmiş ve bu nedenle çoğu canlı türleri yok olma riskiyle karşı karşıya kalmıştır.

Hava, su ve güneş üçlüsünün hayatımızın değişmez ana unsurları olduğu dikkate alındığında su havzalarımızın da bilinçli ve maksada uygun şekilde kullanılması gereklidir.

‘Oksijen hayattır’,  düstuyla konuyu ele aldığımızda; bir ağaç ne kadar oksijen üretir? Sorusuna istinaden bir ağacın kaç nesil insana hayat vereceğini düşünmek isterim.

‘Doğa bizden ne istiyor?’, sorusunun karşılığını bulduğumuzda sanırım o zaman sağlıklı bir hayata kavuşmuş oluruz.

Ömrünüz uzun, sağlığınız daim ve gönlünüz Okyanuslar kadar engin olsun…